31 Ağustos 2010 Salı
OTAĞ..
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
...
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak arasına alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Merhaba
Keyifli ve koşturmacalı geçen bir haftadayız. Az önce bir müşterimle termin tarihi belirlerken farkettim ağustos ayının son günü olduğunu ve haftaya bayram olduğunu... Gelecek zamanı gözlerken hep bir de bakmışsınki zaman çabucak geçivermiş.. Düğüne sadece 2 hafta var ve yine bir telaş sardı hepimizi...
O kadar yoruldum ki dünden beri ancak şimdi şöyle bir çayımı koyup dinlenme fırsatı bulabildim.Geçenlerde çok sevdiğim ve çok uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımı gördüm. Onu yeniden görmek güzeldi. Ayrı yerlerde üniversiteye gidince uzak şehirler değişen numaralar derken.. biribirimizi birdaha göremedik. Üniversiteye hazırlanırken o telaşı birlikte yaşadık..Endişeler , sevinçler , erkek arkadaşın sıfıra düşürdüğü moral , gelecek endişesi, birlikte yapılan yemekler , hele o espriler.. Ah espri deyince aklıma Burcu geldi.Kahkayı patlatman için yüzündeki tebessümü görmek yeterli. O kadar sevimli.. Hepimiz çok severdik onu. Çok çalışır ama netleri hiç yükselmezdi. Deneme sonuçlarında ya çocuk gibi sevinir yada çocuk gibi üzülürdü. Birde kilo derdi vardı, zayıflamak için tüm yolları denemiş bir insandır heralde. Saçlarını ütüler simsiyah far sürerdi gözlerine, salaş giyinmeyi severdi. Şimdi Adapazrında yaşıyor. Evlendi! evet onun evlenmesi o kadar herkesi şaşırttıki Bizim Burcu sen aşık ol üstüne birde evlen Ve çocuğun olsun. Hiçbirmiz onu kuucağında bir çocukla hayal edemiyoruz. :)))Şaka gibi kız hakikaten..Onun için temennim hep mutlu olması.. Çünkü gerçekten o kadar temiz kalpli ve mutluluğu hakeden biriydi.
Sonra Münevver vardı..:) İsmi gibi aydınlık bir ömrü olsun inşallah..Ablası Ela.. İnsanı dinlerken öyle derin derin bakar ki ne söyleceğini şaşırı insan...:)
Nur Banu.. Canım benim onu okadar özledimkii... Şuan pendikte yaşıyor..Çok uzak olduğu içn herzaman görüşemiyoruz.. Birkaç ay oldu..Onunla konuşmayı dertleşmeyi okadar özledimkii... Onun bana benimde ona anlatacağım çok şey var ..
Kalabalık bir gruptuk. Aynı evde 24saat bir sene geçirdik. Şimdi kimisi okulda, kimisi evlendi, başka şehirlere yerleştiler.. Yine de ne olursa olsun biz biliriz birbirmizi. Hep aynı dostluğu hissederiz telefonun diğer ucunda da olsa .
Ayy ben nasıl geldim buralara...En son çayımı içiyordum.. Ama soğumuşş:)) Çok duygusala bağladım şimdi.. Özlemlerimi hissettim..
Neyse fazla tembelliğe gerek yok.. Akşam olmak üzere işlerimi bitirmem lazım ve akşama ders başına geçmem lazım artıkk Çünkü sınava sadce 3 gün kaldı....:((((((((((((((((((((
Tuğbada benimle aynı bölümü okuyormuş ama o benden bir sınıf üstte. Bunun için bana çalışmam için yardım edecek.. Şanslıyım ki ona rastladım...
İkimizinde Allah yardımcısı olsun...
26 Ağustos 2010 Perşembe
25 Ağustos 2010 Çarşamba
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
SEVGİYLE...
SEVGİYLE...
16 Ağustos 2010 Pazartesi
Kemanı Ağlatan Adam
FARID FARJAD :
Eserlerinde yalnızca keman ve piyano kullanan, insanı en mutlu anında bile hüzne sürükleyebilen Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğmuş. 1966'da Tahran Üniversitesi'nde klasik müzik üzerine mastır yapan ve Fars Halk Müziği üzerine ciddi bir birikime sahip olan sanatçı, batı ve doğu müziğini kemanla harmanlayarak birbirinden değerli eserler vermiştir. Bir batı müziği enstrümanı olan kemanı bu kadar doğululaştırabilen bir başka doğulu virtüöz var mıdır acaba?
1988'de Golha orkestrası ile çalışmalarına başlamış olan sanatçı 1989'de Anroozha 1 isimli albümünü yapmış, aynı yıl Anroozha 2 albümünü çıkaran Farjad sonrasında uzun bir sessizlik yaşamış ve 1997'de Anroozha3 ve Anroozha 4 isimli albümleri çıkarmış ve geçtiğimiz yıl Anroozha 5 isimli son albümü piyasaya çıkmıştır.
Muhteşem eserler bırakmış olmasına rağmen doğulu olması sebebiyle Batı'da yeterince tanınmamakta, tanıtılmamaktadır. Ülkemizde de yeni yeni tanınmaya başlayan sanatçının sayıca az bile olsa ciddi ve sadık bir dinleyici kitlesi bulunuyor.
DÜNYANIN İLK GÜNÜ
On beşinci yüzyılda, 19 yaşındaki genç sultan, bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi... Doğu Roma'nın merkezi Konstantinopol'den kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Alexander, doğduğu topraklara hiç beklenmedik bir şekilde geri dönecektir. Aradığı adaleti başka topraklarda bulmuş ama ilk aşkını hiç unutmamış bir yeniçeri olarak... Aynı tarihlerde ve aynı coğrafyada, kaybettiği sevgili eşinin yasıyla birlikte elçiden çok seyyah olup çıkan İtalyan Alberti Balbi ise el yazması eserler kopyalayıp çoğaltan Müslüman bir kıza, Nilüfer'e vurulur. Alberti'nin, adeta eski aşkının ve yasının doğal bir uzantısına dönüşen bu imkânsız aşkı satır satır döktüğü gizli defteri, gittikçe tarihin en önemli tanıklarından birine dönüşecektir. Zira aynı dönemde, 19 yaşındaki bir sultan, genç Mehmet, sadece Alexander ve Alberti'nin değil, bütün dünyanın kaderini değiştirecek bir olayı, İstanbul'un fethini gerçekleştirmek üzeredir... Amerika'da yaşayan genç akademisyen Beyazıt Akman'ın üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek beş yıllık bir araştırmanın ardından yazmaya başladığı İmparatorluk, göz kamaştırıcı bu epikle açılıyor. Manisa'dan başlayıp İtalya'ya kadar uzanan, Gütenberg'den Bellini'ye değin pek çok tarihi simayı bir araya getiren roman, Hıristiyan-Müslüman ilişkilerine ve Doğu-Batı ikilemine dair birçok şeyi yerinden sarsacak. Şövalyelerle yeniçeriler arasındaki çarpışmalar, nakkaşlarla Venedikli ressamlar arasındaki diyaloglar ve kültürlerle yürekler arasındaki gelgitlerle bezeli bu uzun soluklu aşk ve savaş romanı; çok uzun zamandır eksikliği hissedilen renkli ve görkemli bir imparatorluk panaroması sunuyor. Alexander'ın aşkını, Alberti'nin hüznünü ve Mehmet'in azmini film izlercesine, bir solukta okuyacak, bir daha unutamayacaksınız. İmparatorluk, Dünyanın İlk Günü'yle başlıyor... |
|
Beyazıt Akman, 1981, Kastamonu doğumlu. Altı yıldır Amerika’da
yaşıyor; Illinois State Üniversitesi’nde Batı edebiyatında İslam algısı ve
Türkler üzerine doktorasına devam ediyor.
İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi. Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti. 2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. Shakespeare ve Daniel Defoe’da Türk imgesi ve Osmanlılar hakkında uluslararası akademik dergilerde makaleleri bulunan yazar Amerika’da pekçok konferansta bildiriler de sundu. Varlık, Kitap-lık, ve Adam Öykü gibi dergilerde öyküleri, Vatan, Radikal ve Sabah gazetelerinde yazıları yayınladı, 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.
Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamıştır. Dünyanın İlk Günü, yazarın ilk romanıdır.
İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi. Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti. 2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. Shakespeare ve Daniel Defoe’da Türk imgesi ve Osmanlılar hakkında uluslararası akademik dergilerde makaleleri bulunan yazar Amerika’da pekçok konferansta bildiriler de sundu. Varlık, Kitap-lık, ve Adam Öykü gibi dergilerde öyküleri, Vatan, Radikal ve Sabah gazetelerinde yazıları yayınladı, 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.
Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamıştır. Dünyanın İlk Günü, yazarın ilk romanıdır.
Yazar, 2010 yılında Washington'daki dünyaca ünlü, kütüphaneler
ve müzeler kompleksi olan Smithsonian Enstitüsü'ne "Batı'daki Türk ve İslam
algısı" adlı araştırmasıyla özel araştırmacı olarak kabul edildi
Beni bu güzel havalar mahvetti..:]
Hafta sonu kavruldum kavruldum, sonrada bir sıcak bir soğuk derken çarpıldım..:((
Bu hava durumu nekadar daha böyle devam edecek! Neredeyse 50 derece.. Millet oruçlu oruçlu plaja atmış kendini..:) Hahaha hem oruç tutuyorlar hem de plajlarda güneşleniyorlar.. Ne tuhaf dimi insanlar. Ne güldüm akşam haberlerinde. Bu şekilde doğru olmaz, ya tut ya da tutma denmez!! Allah herkesin niyetini kabul etsin inşallah..
Bende bir klimalı ortam bir dışarının sıcağı derken gecede ceryanda kalınca şimdi buz gibiyim.. DDonuyorum:))Evet bu havada insan donabiliyormuşda.Umarım bu durum çabuk geçer.. Çünkü kendimi ısıtayım derken şeker ve çikolataları eritmesem burda çok iyi:)))
Aklıma birden Orhan Veli nin bir şiiri geldi.. Bu durumun üzerine birde bir şiir patlatalım :)))
BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havafa alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu guzel havalar mahvetti.
Orhan Veli Kanık
Bu hava durumu nekadar daha böyle devam edecek! Neredeyse 50 derece.. Millet oruçlu oruçlu plaja atmış kendini..:) Hahaha hem oruç tutuyorlar hem de plajlarda güneşleniyorlar.. Ne tuhaf dimi insanlar. Ne güldüm akşam haberlerinde. Bu şekilde doğru olmaz, ya tut ya da tutma denmez!! Allah herkesin niyetini kabul etsin inşallah..
Bende bir klimalı ortam bir dışarının sıcağı derken gecede ceryanda kalınca şimdi buz gibiyim.. DDonuyorum:))Evet bu havada insan donabiliyormuşda.Umarım bu durum çabuk geçer.. Çünkü kendimi ısıtayım derken şeker ve çikolataları eritmesem burda çok iyi:)))
Aklıma birden Orhan Veli nin bir şiiri geldi.. Bu durumun üzerine birde bir şiir patlatalım :)))
BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havafa alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu guzel havalar mahvetti.
Orhan Veli Kanık
14 Ağustos 2010 Cumartesi
....ı!!ı....
insanlar çoğu kez akılsız,mantıksız ve ben merkezli davranırlar;
SEN YİNEDE ONLARI AFFET..
eğer iyi niyetliysen ve insanlar seni bencillikle ve gizli amaçlar gütmekle
suçluyorsa;
...SEN YİNEDE İYİ NİYETLİ OL..
eğer başarılıysan,sahte arkadaşlar ve gerçek düşmanlar kazanırsın;...
...SEN YİNEDE BAŞARMAYA DEVAM ET..
eğer dürüst ve açık yürekliysen,insanlar seni
aldatabilir;
SEN YİNEDE DÜRÜST VE AÇIK YÜREKLİ OL..
senin yıllarca uğraşıp yaptığını,bir başkası bir
gecede yok edebilir;
SEN YİNEDE YAPMAYA DEVAM ET..
eğer huzuru bulmuşsan ve mutluysan seni kıskananlar
olabilir;
SEN YİNEDE MUTLU OL..
bugün yaptığın iyilikleryarın genellikle unutulur;
SEN YİNEDE İYİLİK YAP..
dünya için elinden geleni yap bu belki asla yeterli
olmayabilir;
AMA SEN YİNEDE ELİNDEN GELENİ YAP..
gördün mü? sonuçta,herşey ALLAH'LA senin aranda;
HİÇBİR ZAMAN ONLARLA SENİN ARANDA OLMAMIŞTI ZATEN..
13 Ağustos 2010 Cuma
Sağlıklı oruç tutmanın reçetesi
Yaklaşık 15
saati bulan oruç süresi, beslenme alışkanlığı da değiştirecek. Bu nedenle iftar
ve sahurda beslenmeye her zamankinden daha dikkatli edilmesi
gerekiyor
Bu yıl Ramazan
sıcak ve uzun günlerin en yoğun yaşandığı ağustos ayına rastladı. Uzmanlar,
iftar ve sahur sofralarında yapılacak bazı küçük değişikliklerle sıcaklığın
oruca etkilerin en aza indirilebileceğini söylüyorUzmanlar, "İftar ve sahur
sofralarında yapılacak bazı küçük değişikliklerle sıcaklığın etkileri en aza
indirebilir" diyor.
NEDEN KİLO
ALINIYOR?
Uzmanlar,
Ramazanda beslenme şeklinin her zamankinden büyük farklılık göstermemesi
gerektiğinin altını çiziyor. Ramazan ayından öğün sayısının azalmasıyla birlikte
metabolizmanın da yavaşladığına dikkat çeken International Hospital'dan Beslenme
ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin, "Ramazan döneminde insanlar belki bir yılda
yemediklerini, iştahlarının açılmasıyla birlikte bir ayda tüketebiliyorlar. Bu
durum da kilo alımına neden oluyor" dedi. İrkin, iftar ve sahur sofralarında
yapılacak bazı küçük değişikliklerle sıcağın etkilerinin daha aza
indirilebileceğini belirtti.
MUTLAKA SAHURA
KALKIN
Sahura
kalkmanın önemine değinen İrkin, "Ramazan ayında en çok yapılan hataların
başında sahura kalkmamak geliyor. Aç kalınan süre çok uzun olduğundan sadece
akşam yemeğiyle oruç tutanlar gün içinde çok zorlanıyorlar" diye konuştu. İrkin,
sahur masasında bulunması gereken besinler hakkında şu bilgileri
verdi:
ESMER EKMEK KAN
ŞEKERİNİ DENGELER
Sahurda ekmeğin
tüketilmesinin faydalı olduğunu belirten İrkin, "Esmer ekmek, kan şekerini
dengede tutup, tok kalmaya yardımcı olur" diye konuştu.
CEVİZDEN
VAZGEÇMEYİN
Ekmek yerine
sahurda 4-5 yemek kaşığı yulaf ezmesinin de tercih edilebileceğini dile getiren
İrkin, 2 tane cevizin de sahurda yenilmesinin çok sağlıklı olduğunu
anlattı.
SAHURDA SÜT
İÇİN
ABD'li bilim
adamları, insan bünyesinin açlığa olan ihtiyacını azaltan besinler arasında ilk
sırada sütü gösteriyor. 1 bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5
saat boyunca tok tuttuğu belirtiliyor. Beslenme ve Diyet
Uzmanı Dilem İrkin de sahurda bir bardak süt içmenin faydalı olabileceğini
kaydetti.
ACIKMAYI
GECİKTİREN BESİNLER
İrkin, "Protein
içeriği fazla olan ve midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren
yumurta, süt, yoğurt, peynir gibi gıdaları ihmal etmeyin" şeklinde
konuştu.
SALATALIK
KABIZLIĞA BİREBİR
Sahurda
domates, salatalık tüketmek kabızlığı önlemede etkili olacağını kaydeden İrkin,
"Meyve ve taze sebzeyi masanızdan eksik etmeyin" dedi.
BOL BOL SU
TÜKETİN
Yaz aylarında
oldukça önemli olan sıvı tüketimi ramazan ayında daha da önem kazanıyor. Gün
içinde hiç hareket edilmese, terlenmese bile vücutta sıvı kaybı sürüyor. Vücutta
sıvı kaybı halsizlik, baş dönmesi, mide bulantısı kusma gibi sağlık
problemlerini de beraberinde getiriyor. Özellikle açlık süresinin oldukça uzun
olduğu bu sene sıvı alımına ağırlık verilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar,
"İftar ve sahur arasında bol bol su tüketmeye çalışın" önerisinde
bulunuyor.
Sahurda çiğ
sebze tüketin
Akdeniz
Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü Uzman Diyetisyeni Hülya Kamarlı,
Ramazan boyunca iftarda hafif, sahur ile ara öğünlerde de süt ürünleri ve çiğ
sebze yenilmesini tavsiye etti.
Ramazan'da
iftar yaptıktan sonra sahura kadar azar azar ve sık sık beslenilmesi gerektiğini
öneren Kamarlı, bu süre içinde 1,5-2 saatlik aralıklarla 2 ara ile öğün
yapılmasını önerdi. Seçilen yemeklerin pişirme yöntemlerinin son derece önemli
olduğunu vurgulayan Kamarlı, iftarda kızartma ve kavurma yerine özellikle
haşlama, ızgara ile fırında pişirme yöntemlerinin tercih edilmesini tavsiye
etti.
Bu şekilde
ileriki saatlerde görülebilecek mide rahatsızlıklarının önlenebileceğini
belirten Kamarlı, "Ara öğünlerde ise meyve, çiğ sebze ya da az miktarlarda
ceviz, fındık, badem tercih edilebilir" dedi.
POSALI YİYECEK
TOK TUTAR
Protein içeriği
yüksek olan ve bol posalı besinlerin acıkmayı geciktirdiğini vurgulayan Kamarlı,
"Sahurda süt, yumurta, peynir ile domates, salatalık, biber gibi çiğ sebzeler ve
tam buğday unundan yapılmış ekmekten oluşan kahvaltı şeklinde bir öğün
yapılmalı. Bol sıvı alınmalı, su içilmeli, vitamin ve mineral ihtiyacını
karşılamak için meyve ilave edilmeli. Kızartmalardan, hamur işlerinden, aşırı
şeker ve yağ içeren besinlerden uzak durulmalı." diye
konuştu.
TURŞU VE
ŞARKÜTERİDEN UZAK DURUN
Sahurda
susuzluk hissini arttıracak besinlerden de uzak durulması gerektiğini ifade eden
Kamarlı; turşular, salamura, tütsülenmiş, kızartılmış, sosis, salam, sucuk,
pastırma gibi besinlerin tüketilmemesini önerdi.
İftarda çok
hızlı yemek yenildiğini, bunun da uzun açlık döneminden sonra hazımsızlık gibi
sindirim sorunlarına neden olduğuna dikkat çeken Kamarlı, yavaş yemenin ve
besinleri iyi çiğnemenin sindirim sorunlarını en aza indireceğini belirtti.
İftar yemeğinin mutlaka hafif olması gerektiğini vurgulayan Kamarlı, şunları
hatırlattı:
"Hamur işleri,
kızartmalar, çok yağlı yemekler tüketilmemeli. İftarda öncelikle 1-2 bardak su
içilerek, 1-2 adet hurma ya da zeytin yenilebilir. Arkasından bir çorba ve açlık
hissini bastırmak için salata ile devam edilmeli. Ana yemek olarak hafif
yemekler tercih edilmeli."
Uzman
diyetisyen Kamarlı, iftarda tatlı tüketmek isteyenlerin aşırı şerbetli ve yağlı
tatlılar yerine sütlü, meyve tatlılarını ya da dondurmayı tercih etmesinin daha
sağlıklı olacağını söyledi.
TUZDAN UZAK
DURUN
İrkin, susama
hissinden kurtulabilmek için yağlı ve tuzlu yiyeceklerden uzak durulması
gerektiğini belirtti.
ÖRNEK
MENÜ
VKV Amerikan
Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölüm Sorumlusu Diyetisyen Ayşe Korkmaz,
Ramazan ayı
için örnek bir menü sundu. Korkmaz, sahurda 1-2 dilim
ekmek ya da pide, 1-2 dilim peynir ya da 1 adet yumurta 5-6 adet zeytin,
domates, salatalık, meyve ya da 1-2 çay kaşığı bal veya reçel, sahurda ikinci
bir alternatif olarak 1 kase çorba, 1 kase yoğurt, 1 porsiyon etli sebze ya da
et yemeği 1 dilim ekmek, domates, salatalık yenmesini tavsiye
etti.
Korkmaz iftarda
ise 1-2 adet zeytin ya da hurma veya peynir, 1 kase çorba, 1 porsiyon et yemeği
ya da etli sebze yemeği, salata (az yağlı), 2-3 dilim ekmek ya da pilav veya
makarna veya 1 dilim börek, ara öğün olarak 2 adet meyve ve 1 su bardağı süt ya
da yoğurt veya 1 kase meyve kompostosu ve gece yatarken süt içmeyi
önerdi.
Bu beslenme
planının, oruç tutabilen ve beslenmeyi etkileyebilecek herhangi bir sağlık
sorunu olmayan yetişkinler için uygun olduğunu belirten Korkmaz, haftada 2-3 kez
ara öğün yerine sütlü tatlı (bazen güllaç) yenilebileceğini kaydetti.
12 Ağustos 2010 Perşembe
...................................................................................................................................
Açlığa sabredersin adı "oruç" olur.
Acıya sabredersin adı "metanet"
olur.
İnsanlara sabredersin adı "hoşgörü" olur.
Dileğe sabredersin adı
"dua"olur.
Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur.
Özleme sabredersin
adı"hasret" olur.
Sevgiye sabredersin adı "AŞK" olur...
...................................................................................................................
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)