Evet, 2010 yılınıda bugün sonlandırıyoruz.Yeni bir yıla girerken herkes daha iyi br yıl geçirme dileğinde..
Güneşli bir günle göz kırpıyor bize hayat..Sanki sihirli bir değnekle yarın farklı bir güne uyanacağız.:)
2011 yılı 2010dan daha güzel olsun..Tıpkı 2010 nun 2009 dan daha iyi olduğu gibi..Herzaman günümüz bir öncekinden daha güzel olsun.Ben bugün dünden daha mutluyum. Çünkü dün tasarladığım projemi bugün hayata geçiriyorum.01.01.2011 de de yaklaşık 1,5 aydır temelini kurduğum çalışmalara başlıyorum. Yeni projelerle farklı olmak istiyorum. Gelecek güzel olacak hissediyorum ve güzel olmasını istiyorum.. Şimdi ayağa kalkıp çalışma vakti. Biz burda otururken insanlar birşeyler başarıyorlar, bir şeyler icat ediyorlar, yeni besteler şiirler yazıyorlar.Zaman çok çabuk geçiyor ve yapmak istediklerimizi sığdıramayacğımız kadar kısa hayat ve sürükleyici...
Güzel bir yıl değil, güzel yıllar istiyorum..Hiçbirşeyi ertelememek, olmak istediğim zamanda olmak istediğim yerde olmak istiyorum..
Bugün güzel cuma günü vesilesi ile tüm sevdiklerim için, ailem, arkadaşlarım, hayatımda olan ve olmayan herkes için dua edicem...
Hayırlı cumalar olsun...
Hayırlı seneler olsun...
31 Aralık 2010 Cuma
30 Aralık 2010 Perşembe
gönlümm göçebe.
.....KALIM...
Akla düştüğü anda vücudu kaskatı yapan, dudaklara düştüğü anda zamanı kaskatı durduran tek bir kelime..
Her şeyin anlamını yitirdiği an..Giden içinmi yoksa ardından bakanlara mı daha çok üzülüyouz..Ölüm mü daha zor kalım mı yoksa?
Eyy hayat! Varmı bir cevabın şimdi? Ölümden başka herşeye verdğin cevabını bukez ölüm içinde kullanabilcekmisin?
Şimdi gerçekten devam edebilirmi hayat eskisi gibi..peki etmeli mi, etmemeli mi?
Her şeyin anlamını yitirdiği an..Giden içinmi yoksa ardından bakanlara mı daha çok üzülüyouz..Ölüm mü daha zor kalım mı yoksa?
Eyy hayat! Varmı bir cevabın şimdi? Ölümden başka herşeye verdğin cevabını bukez ölüm içinde kullanabilcekmisin?
Şimdi gerçekten devam edebilirmi hayat eskisi gibi..peki etmeli mi, etmemeli mi?
2 Aralık 2010 Perşembe
30 Kasım 2010 Salı
GÜLÜMSEYİNNN!!
Bir bayanın ağzından 'Ne istiyorsan onu yap' cümlesi çıktıysa, 'Nede olsa burnundan fitil fitil getiririm' anlamına gelir.
Ev İçin Püf Noktalar..
1) Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce,vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın.Vidayı öyle takın.
2) Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.
3) Makasınızı bilemek istiyorsanız,zımpara kağıdı kesin.
4) Halıdaki sigara yanıklarından,yanık yerler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz.
5) Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır.Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin.Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin.İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
6) Fermuarlı giyeceklerinizi çamaşır makinesine koymadan önce kapalı olup olmadığını kontrol edin.Açıksa zedelenebilirler.
7) Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun.Üstteki bardağın içerisine buz koyup leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su koyun.Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz.
8) Satın aldığınız plastik ve cam eşyalarin üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin.Bir bez ile ovalayıp yıkayın.Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.
9) Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.
10) Bez pabuçların temizlenmesi sorun oluyor ise pabuçları bir yastık kılıfının içerisine koyun.Kılıfın ağzını kapayın ve çamaşır makinasında yıkayın.Yeni gibi olacaklardır.
11) Buz kalıplarınızı su ile doldurmadan önce bölmelere portakal,limon ve dilediğiniz meyve parçacıkları yerleştirirseniz dekoratif buzlar elde etmiş olursunuz.
12) Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorsa onları saatlerce sıcak suda bekletmeyin,aksine kolonya ile ovalayın.Bilekleriniz ve ayaklarınız şişmeyecektir.
13) Eğer ayaklarınız çok hassas ise,sıcak havalarda şikayetleriniz artıyorsa,her sabah bir kaç damla zeytinyağı ile ovalayın.
14) Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin,sonra yıkayın,çekmeyeceklerdir.
15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız,bir dilim limon ile ovun.Böylece yumuşacık olacaklardır.
16) Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar sirke kaynatın.Bu işlem ilerde kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
17) Cevizle dost olun.İçindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır.Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına da uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
18) Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın.Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
19) Kızartma yağını bir kaç kez kullanabilirsiniz.Kullanılır durumda olup olmadığını anlamak için kızgın yağın içerisine bir dilim ekmek atın.Ekmekte kara lekeler oluşmuyorsa kullanabilirsiniz.
20) Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletin.Böylece içleri de dağılmayacaktır.
21) Unlarınızın böceklenmemesi için,un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.
22) Fırında patates yapmadan önce,10-15 dakika haşlayın ve çatal ile delin.Daha kolay pişecektir.
23) Büyük miktarda patatesiniz var ise torbanın içerisine bir adet elma koyun.8 hafta boyunca filizlenmesini ve büzüşmesini önler.
24) Kullanılmış limon kabuklarını rendeleyip şeker ile karıştırın.Kavanozun içerisinde buzdolabında uzun bir süre saklayabilirsiniz.Böylece pasta yaparken elinizin altında hazır bulunur.
25) Kabarık bir omlet yapmak istiyorsanız,bir çorba kaşığı suyun içerisine bir çay kaşığı mısır unu karıştırın. Hazırladığınız karışımı yumurtaya ilave edin.Böylece kabarık bir omlet yapmış olacaksınız.
26) Sarımsaklarınızı her zaman elinizin altında hazır bulundurmak istiyorsaniz kabuklarını soyduktan sonra bir kavanoza doldurup üzerine zeytinyağı koyarak muhafaza edebilirsiniz.Ayrıca bu yağ yemeklerinize, salatalarınıza ayrı bir lezzet katacaktır.
27) Peyniri kolay rendelemek için,15 dakika buzlukta bekletin.
28) Bisküvileriniz yumuşamışsa onları birkaç dakika fırınlayın.
29) Çekmeceleri içini boşaltmadan temizlemek istiyorsanız,elektrik süpürgesinin ucuna ince bir çorap geçirin.
30) Fırında tavuk kızartacağınız zaman üzerine koyduğunuz baharatlardan içine de koyun.Böylece daha lezzetli olur.
31) Domates salçanız çok ekşi ise içerisine bir havuç rendeleyin.Havuç,salçanızı tatlandıracaktır.
32) Mantarların daha lezzetli olması için pişirmeden önce üzerlerine biraz tuz ve limon suyu koyun,5 dakika bekletin.Daha sonra pişirin.
33) Fırında tavuk kızartacağınız zaman bir limonu ikiye bölün,yarısını tavuğun üzerine bastırarak iyice sürün.Diğer yarısını ise tavuğun içerisine yerleştirin.Tavuğunuz nar gibi kızaracaktır.
34) 2 Çorba kaşığı yoğurdu,sulandırılmış 1 çorba kaşığı salçayı ve birazda zeytinyağını derin bir kabın içerisinde karıştırın.Fırına koymadan önce tavuğun her tarafına sürün.Çok daha lezzetli olacaktır.
35) Hazırladığınız kekin ortasına malzeme koyacağınız zaman bıçak ile kesmenize gerek yok.Dikiş ipliğini kekin etrafına gerip dikkatlice çektiğiniz zaman düzgün bir şekilde kesildiğini göreceksiniz.
36) Hazirladığınız kekin,fırında pişirirken çökmemesi için hamuru kalıbı ile birlikte fırına koymadan önce 20 dakika kadar dinlendirin.
37) Pişirdiğiniz sebzelerin renklerini kaybetmemesi için bir kesme şeker yada limon suyu koyun.
38) Hazırladığınız omletin tavaya yapışmaması için,önce tavayı ocağa koyup iyice ısıtın sonra yağı döküp kızdırın.Daha sonra karışımı tavaya alın ve ocağın altını kısın.
39) Kesilmiş ve açık havada kalmış soğan zararlıdır.Kullanmadığınız soğan parçalarını saklamayın.
40) Çok miktarda alkollü ve alkolsüz kokteyller hazırladığınızda onlardan bir miktarını buz kaplarına yerleştirin.Kokteyllerin içerisine bunları kullanın.Böylece sulanıp tatlarını kaybetmeyeceklerdir.
41) Kuru soğanları kese kağıdına sardıktan sonra buzdolabının sebze bölümünde muhafaza ederseniz çürüyüp bozulmasını önlemiş olursunuz.
42) Kızarttığınız tavuğun tekrar ısıttığınızda lezzetini kaybetmesini istemiyorsanız tavuk parçalarını bir süzgece koyun.Tencerenin içerisinde su kaynatın ve süzgeci üzerine oturtun.Buharda ısıtılan tavuk lezzetinden hiçbir şey kaybetmeyecektir.
43) Satın aldığınız kiviler çok sert ve ham ise bir gece boyunca plastik bir torba içerisinde elma ve armut ile saklayın.
44) Evde pasta yaparken kullandığınız meyve şekerlemelerinin dibe çökmesini istemiyorsanız hazırladığınız hamura bir miktar mısır unu ilave edin.Meyveler pişerken suları yoğunlaşır ve dibe çökmezler.
45) Kek kalıbınızın içine hamurunuzu dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun.Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkartabilirsiniz.
46) Soğan,sarımsak kesmeden önce parmaklarınıza limon suyu sürerseniz,istemediğiniz kokulardan kurtulmuş olursunuz.
47) Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içerisine 1-2 dal maydanoz atın.
48) Lambalarınızın üzerine kullanmadığınız kokularınızdan veya biraz vanilya sürerseniz,lambalarınızı yaktığınızda mis gibi koku yayılacaktır.(Fazla sürmeyin.)
49)Parfümü bitmiş küçük parfüm şişelerini atmaya kıyamıyorsanız onları çamaşır dolabınıza koyun.Böylece çamaşırlarınızın hoş kokmasını sağlarsın...
ALINTIDIR...
23 Kasım 2010 Salı
-bugün mutlu olmak için ne yaptın?
-sebep sonuç ilişkisi kurulabilen her şey mekaniktir.
dondurma yersin ve mutlu olursun, mutlu olmak için dondurma yemezsin. mutlu olmak için kendine tek taş yüzük alabilirsin bebeğim ama o yüzük bir süre sonra sana sadece mutsuzluğu anımsatır. kafanı dağıtsın diye yaptığın bir şey seni ...bir süre oyalayabilir, sen seni mutlu etmeyen şeyler içinde boğulmayı seçmiş isen yapılabilecek pek bir şey yoktur.
mutlu olmayı bilmeyen birisi, bir şeyler yaparak mutlu olabileceği fikrine saplanıp kalır. dışarı çıkmak, sinemaya gitmek, sevgili ile öpüşmek, maça gitmek gibi olayların vuku bulmasını bekler. bazı nevrotik orta yaş bunalımı kadınları kendilerine çiçek alırlar, eve götürüp koklarlar ve kendilerini mutlu varsayarlar mesela. bir erkeğin kendisine çiçek aldığını arzularlar bunu yaparken. en kötüsü ise, bir erkek bu kimselerin hayatlarında var olmadıkça kendi kendilerini mutsuz etmeleridir
mutsuzluğa genelde hedeflerinin büyük bölümüne ulaşmış insanlar düşerler ve bunda anormal bir durum yoktur. hedefin amaç değil araç olması tüketim toplumlarını içten dagıtan bir şeydir. dikili bir ağacım olsun diyerek bunun için didinsem, bunu elde etsem ben mutlu olmalıyım. ama bunu elde edip de niye ikincisi olmasın, üçüncüsü olmasın, daha büyüğü, daha yenisi, daha güzeli olmasın diyerek kendimi dağıtırsam, mutlu olmayı hak etmiyor olduğum gerçeğini kabul etmem gerekmektedir.
güzel bir işi, evi, ailesi, sevdikleri, hobileri vesaireleri olan insanlar da mutsuz olmaktadırlar. ne istediğini bilmeyen insanlar mutsuz olmaktadırlar. doyumsuz insanlar mutsuz olmaktadırlar. şüpheci insanlar mutsuz olmaktadırlar. kendisine acıyor görünümü altında, kendisinden daha mutlu olan insanları kıskananlar mutsuz olmaktadırlar.
"eksik bir şey mi var" diyen insan mutsuzdur.
"bugün mutlu olmak için ne yaptım" cümlesini kuran insan mutsuzdur. "bugün aşık olmak için ne yaptım" sorgulaması kadar temelsiz bir sorgulamadır bu. mutlu olmak için çikolata yiyen insan acınasıdır, mutluluk için kokain kullanmak gibi bir şeydir bu. default mutsuz insanlar, bir çırpınış içinde, kendilerini mutlu edebilecek bir şeyler yapmaya çalışırlar ve gerçekte ne yaptıkları zaman mutlu olduklarını bilmiyorlarsa durum kötüdür.
bir insan balık tutarak mutlu olabilir. ama balık tutmaya gitmediği her gün kendisini mutsuz hissedecektir. robotlaşan insanların hayatları, onlara çok çalışmalarını, başarılı olmalarını öğütler bol bol. ama bir yandan da delirmemeleri için sevdiği şeylere vakit ayırmalarını da tembihler. (öss)ye çalışan öğrencilerin programları vardır mesela, belli saatler arasında okul, yemek yeme, test çözmek, sonra tam bir saat televiyon izleme hakkı, pazar günleri iki saat basketbol oynama hakkı gibi aktiviteler çoktan hesaplanmış, kitaba uydurulmuştur.
eğer bir insan makineleşme sürecine başkaldırmayıp da sonrasında kendisini mutsuz hissediyorsa suç biraz da onundur. günlerce sabahın köründe işine gidip geceleri yorgun argın dönen bir memur, cuma gecesi ağzından salyalar aka aka, pazar gecesi küfrede küfrede uyur. tüm hafta boyunca bütün yorgunluğumu gezerek tozarak, eğlenerek coşarak atmalıyım düşüncesine sahip olur ve sonra da si.si. masasının başına döner. bu insan, haftasonu mutlu olmak için bir şey yapmazsa ayvayı yiyecektir. çünkü çok mutsuz bir hayatı vardır.
"bugün mutlu olmak için ne yaptın" sorusu kimilerini mutsuz eder. zaten mutsuzdur, "mutlu olmak için bir şeyler yapmadım!" diyerek daha da mutsuz olur, çünkü yaşantısında mutlu olabilmesi için ekstra çaba sarf etmesi gerekmektedir, ya seçtiği yaşam onu mutsuz eder ya da kişisel özellikleri onu mutlu olmaktan men eder.
"bugün mutlu olmak için ne yaptın" sorusuna "hiçbişii.." diyen birisinin mutlu olma ihtimali yüksektir, çünkü bu kimse zaten mutludur. sadece onu mutsuz edecek şeyler hayatının bir parçası değildir, elindekiyle yetinmektedir vesaire. "ne diyon ya" diye cevap bile verebilir hatta, "mutlu olmak için bir şey yapılması mı gerek" diye sorabilir. sizin onu anlamayacağınız gibi o da sizi anlamaz. ama o mutludur.
19 Kasım 2010 Cuma
19 YAŞ!!!
YAŞ 19 !
taptaze gönlün ve hayallerin
papatyalar gibi bembeyaz.
yoluna serilmiş tüm hevesler
tadına doyulmaz bir andır!
omuzuna konan kelebeğin gülücüğü..
18 Kasım 2010 Perşembe
BAYRAMINIZ BAYRAM OLA...
Âlem-i İslâm'a rahmet su gibi aksın, bayram olsun bayramlarınız..
Evleriniz cennet kokusu gibi koksun, bayram olsun bayramlarınız...
Evleriniz cennet kokusu gibi koksun, bayram olsun bayramlarınız...
8 Kasım 2010 Pazartesi
31 Ekim 2010 Pazar
21 Ekim 2010 Perşembe
17 Ekim 2010 Pazar
♥♥♥♥♥♥♥♥
:)
:))
:)))
6 Eylül 2010 Pazartesi
5 Eylül 2010 Pazar
Kadir gecesi
"Kim erdemine inanarak ve sevabını umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse Allah onun bütün geçmiş günahlarını bağışlar"
hayırlı kandiller.
3 Eylül 2010 Cuma
1 Eylül 2010 Çarşamba
DoĞuM GüNü PaSTaMMM
Ablama ve Mehmet e tüm telaşları arasında doğum günümü unutmadıkları için, bana aldıkları pasta ve hediye için çok teşekkür ederimmmmmm........
Sizi seviyorummmmm....
:)))
:))))))))))))
MUHASEBE
Bugün bir de doğum günüm.. Hiçte bu kadar yanlız kalmamıştım doğum günümde..Her sene sevgili dayım ve yengemin süpriz partisi ile geceye başlardım.Tabi bana sürpriz yapacaklarını bilerekten..Bu sene annem , canım kardeşim ve dayımlar yok yanımda..
Şimdi ise sessizliği dinleme vakti! Yani geçen zamanın ve gelecek zamanın muhasebe günüdür benim için..
Alırım karşıma kendimi şöyle..Evet derim Süheyla anlat şimdi bana...Geçen sene ne hedef koymuştun kendine! Neler yapabildin hangilerini gerçekleştirdin! Düşünürüm bütün gece..Hani geçen zaman geride kalmıştır çok fazla üstünde durmam ama yapabildiklerimi ve yapamadıklarımı koyarım kefeye..Neden olmadığını.Ve başlarım önümdeki basamakları belirlemeyi.. Uzatabildiğim kadar uzatırım çizgilerimi...Açarım bembeyaz sayfamı ve birbir yerleştiririm hayallerimi itina ile her bir satıra.. Hayatıma benimle beraber devam edecek kişilere bakarım.. Zaten gerek olmayanları birbir sildim rehberimden..Olmasada olurları silerim hayatımdan...
Seneye bugünün fotoğrafını çekmeye çalışırım..
Öyle düşünürm işte bütün gece...Kendimce...
Allah herkesi hayırlı insanlarla, dostlarla karşılaştırsın.Hayırlı ömürler versin! inşallah!!
Sevgi ile.. Dua ile...
ESKİ ZAMAN AŞIĞI
Ben eski zaman aşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bacak kadarım
...
Herkes aşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde
Ama ben eski zaman aşığıyım
Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden
Oktay Rıfat HOROZCU
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bacak kadarım
...
Herkes aşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde
Ama ben eski zaman aşığıyım
Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden
Oktay Rıfat HOROZCU
SonBahar..
Nedendir bilmem..Bu mevsimi çok sevmemin sebebini...
Ruhumla bütünleşir bu mevsim benim..
Hani yapraklar dökülür de dört bir yana..
Aralarında sadece sonbahar çiçekleri kalır ya.. O mu güzel gelir bana..
Hani hafiften rüzgar esmeye başlarda O çiçek hep direnirya rüzgara..!
Bazen Hasret Vuslattan Daha Tatlı Olabilir..
Anladım ki sensizlik daha hayırlı ikimiz içinde..
Burda gezindirdiğin bedenin acı veriyor
Ruhunu nerede bıraktıysan orada kalmalı bedenin
Biz değilmiyiz artık seninle
Yokluğunda yerin dolmuyor
Varlığınsa yüreğimi yakıyor
acı veriyor
Ömrümüz ne kadar uzun olursa olsun
Seninle vaktimiz kısıtlı
Kaybettiğimiz zamanı geri alamayız ama
Kalan kısacık vaktimizde yeni tomurcuklar ekebiliriz
birbirimiz için
Yutkunuyorum ve yeniden içime hapsediyorum seni
En iyisi sen hep orda kal
Zaman zaten ne sana ne de bana sorar
Akar gider gözlerimden
Hep mutlu kal...
Kitaplarımın arasından çıkan bir not..! Hep ssevdim günlük yazmayı, bir yerlere notlar iliştirmeyi..
Ne çok yakın bir zaman ne de çok uzak bir zamandan..Şu ki; vuslatlar tükendi senle hasretteyiz...
Burda gezindirdiğin bedenin acı veriyor
Ruhunu nerede bıraktıysan orada kalmalı bedenin
Biz değilmiyiz artık seninle
Yokluğunda yerin dolmuyor
Varlığınsa yüreğimi yakıyor
acı veriyor
Ömrümüz ne kadar uzun olursa olsun
Seninle vaktimiz kısıtlı
Kaybettiğimiz zamanı geri alamayız ama
Kalan kısacık vaktimizde yeni tomurcuklar ekebiliriz
birbirimiz için
Yutkunuyorum ve yeniden içime hapsediyorum seni
En iyisi sen hep orda kal
Zaman zaten ne sana ne de bana sorar
Akar gider gözlerimden
Hep mutlu kal...
Kitaplarımın arasından çıkan bir not..! Hep ssevdim günlük yazmayı, bir yerlere notlar iliştirmeyi..
Ne çok yakın bir zaman ne de çok uzak bir zamandan..Şu ki; vuslatlar tükendi senle hasretteyiz...
31 Ağustos 2010 Salı
OTAĞ..
Sevgilim, işte eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
...
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak arasına alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.
Merhaba
Keyifli ve koşturmacalı geçen bir haftadayız. Az önce bir müşterimle termin tarihi belirlerken farkettim ağustos ayının son günü olduğunu ve haftaya bayram olduğunu... Gelecek zamanı gözlerken hep bir de bakmışsınki zaman çabucak geçivermiş.. Düğüne sadece 2 hafta var ve yine bir telaş sardı hepimizi...
O kadar yoruldum ki dünden beri ancak şimdi şöyle bir çayımı koyup dinlenme fırsatı bulabildim.Geçenlerde çok sevdiğim ve çok uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımı gördüm. Onu yeniden görmek güzeldi. Ayrı yerlerde üniversiteye gidince uzak şehirler değişen numaralar derken.. biribirimizi birdaha göremedik. Üniversiteye hazırlanırken o telaşı birlikte yaşadık..Endişeler , sevinçler , erkek arkadaşın sıfıra düşürdüğü moral , gelecek endişesi, birlikte yapılan yemekler , hele o espriler.. Ah espri deyince aklıma Burcu geldi.Kahkayı patlatman için yüzündeki tebessümü görmek yeterli. O kadar sevimli.. Hepimiz çok severdik onu. Çok çalışır ama netleri hiç yükselmezdi. Deneme sonuçlarında ya çocuk gibi sevinir yada çocuk gibi üzülürdü. Birde kilo derdi vardı, zayıflamak için tüm yolları denemiş bir insandır heralde. Saçlarını ütüler simsiyah far sürerdi gözlerine, salaş giyinmeyi severdi. Şimdi Adapazrında yaşıyor. Evlendi! evet onun evlenmesi o kadar herkesi şaşırttıki Bizim Burcu sen aşık ol üstüne birde evlen Ve çocuğun olsun. Hiçbirmiz onu kuucağında bir çocukla hayal edemiyoruz. :)))Şaka gibi kız hakikaten..Onun için temennim hep mutlu olması.. Çünkü gerçekten o kadar temiz kalpli ve mutluluğu hakeden biriydi.
Sonra Münevver vardı..:) İsmi gibi aydınlık bir ömrü olsun inşallah..Ablası Ela.. İnsanı dinlerken öyle derin derin bakar ki ne söyleceğini şaşırı insan...:)
Nur Banu.. Canım benim onu okadar özledimkii... Şuan pendikte yaşıyor..Çok uzak olduğu içn herzaman görüşemiyoruz.. Birkaç ay oldu..Onunla konuşmayı dertleşmeyi okadar özledimkii... Onun bana benimde ona anlatacağım çok şey var ..
Kalabalık bir gruptuk. Aynı evde 24saat bir sene geçirdik. Şimdi kimisi okulda, kimisi evlendi, başka şehirlere yerleştiler.. Yine de ne olursa olsun biz biliriz birbirmizi. Hep aynı dostluğu hissederiz telefonun diğer ucunda da olsa .
Ayy ben nasıl geldim buralara...En son çayımı içiyordum.. Ama soğumuşş:)) Çok duygusala bağladım şimdi.. Özlemlerimi hissettim..
Neyse fazla tembelliğe gerek yok.. Akşam olmak üzere işlerimi bitirmem lazım ve akşama ders başına geçmem lazım artıkk Çünkü sınava sadce 3 gün kaldı....:((((((((((((((((((((
Tuğbada benimle aynı bölümü okuyormuş ama o benden bir sınıf üstte. Bunun için bana çalışmam için yardım edecek.. Şanslıyım ki ona rastladım...
İkimizinde Allah yardımcısı olsun...
26 Ağustos 2010 Perşembe
25 Ağustos 2010 Çarşamba
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
SEVGİYLE...
SEVGİYLE...
16 Ağustos 2010 Pazartesi
Kemanı Ağlatan Adam
FARID FARJAD :
Eserlerinde yalnızca keman ve piyano kullanan, insanı en mutlu anında bile hüzne sürükleyebilen Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğmuş. 1966'da Tahran Üniversitesi'nde klasik müzik üzerine mastır yapan ve Fars Halk Müziği üzerine ciddi bir birikime sahip olan sanatçı, batı ve doğu müziğini kemanla harmanlayarak birbirinden değerli eserler vermiştir. Bir batı müziği enstrümanı olan kemanı bu kadar doğululaştırabilen bir başka doğulu virtüöz var mıdır acaba?
1988'de Golha orkestrası ile çalışmalarına başlamış olan sanatçı 1989'de Anroozha 1 isimli albümünü yapmış, aynı yıl Anroozha 2 albümünü çıkaran Farjad sonrasında uzun bir sessizlik yaşamış ve 1997'de Anroozha3 ve Anroozha 4 isimli albümleri çıkarmış ve geçtiğimiz yıl Anroozha 5 isimli son albümü piyasaya çıkmıştır.
Muhteşem eserler bırakmış olmasına rağmen doğulu olması sebebiyle Batı'da yeterince tanınmamakta, tanıtılmamaktadır. Ülkemizde de yeni yeni tanınmaya başlayan sanatçının sayıca az bile olsa ciddi ve sadık bir dinleyici kitlesi bulunuyor.
DÜNYANIN İLK GÜNÜ
On beşinci yüzyılda, 19 yaşındaki genç sultan, bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi... Doğu Roma'nın merkezi Konstantinopol'den kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Alexander, doğduğu topraklara hiç beklenmedik bir şekilde geri dönecektir. Aradığı adaleti başka topraklarda bulmuş ama ilk aşkını hiç unutmamış bir yeniçeri olarak... Aynı tarihlerde ve aynı coğrafyada, kaybettiği sevgili eşinin yasıyla birlikte elçiden çok seyyah olup çıkan İtalyan Alberti Balbi ise el yazması eserler kopyalayıp çoğaltan Müslüman bir kıza, Nilüfer'e vurulur. Alberti'nin, adeta eski aşkının ve yasının doğal bir uzantısına dönüşen bu imkânsız aşkı satır satır döktüğü gizli defteri, gittikçe tarihin en önemli tanıklarından birine dönüşecektir. Zira aynı dönemde, 19 yaşındaki bir sultan, genç Mehmet, sadece Alexander ve Alberti'nin değil, bütün dünyanın kaderini değiştirecek bir olayı, İstanbul'un fethini gerçekleştirmek üzeredir... Amerika'da yaşayan genç akademisyen Beyazıt Akman'ın üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek beş yıllık bir araştırmanın ardından yazmaya başladığı İmparatorluk, göz kamaştırıcı bu epikle açılıyor. Manisa'dan başlayıp İtalya'ya kadar uzanan, Gütenberg'den Bellini'ye değin pek çok tarihi simayı bir araya getiren roman, Hıristiyan-Müslüman ilişkilerine ve Doğu-Batı ikilemine dair birçok şeyi yerinden sarsacak. Şövalyelerle yeniçeriler arasındaki çarpışmalar, nakkaşlarla Venedikli ressamlar arasındaki diyaloglar ve kültürlerle yürekler arasındaki gelgitlerle bezeli bu uzun soluklu aşk ve savaş romanı; çok uzun zamandır eksikliği hissedilen renkli ve görkemli bir imparatorluk panaroması sunuyor. Alexander'ın aşkını, Alberti'nin hüznünü ve Mehmet'in azmini film izlercesine, bir solukta okuyacak, bir daha unutamayacaksınız. İmparatorluk, Dünyanın İlk Günü'yle başlıyor... |
|
Beyazıt Akman, 1981, Kastamonu doğumlu. Altı yıldır Amerika’da
yaşıyor; Illinois State Üniversitesi’nde Batı edebiyatında İslam algısı ve
Türkler üzerine doktorasına devam ediyor.
İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi. Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti. 2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. Shakespeare ve Daniel Defoe’da Türk imgesi ve Osmanlılar hakkında uluslararası akademik dergilerde makaleleri bulunan yazar Amerika’da pekçok konferansta bildiriler de sundu. Varlık, Kitap-lık, ve Adam Öykü gibi dergilerde öyküleri, Vatan, Radikal ve Sabah gazetelerinde yazıları yayınladı, 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.
Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamıştır. Dünyanın İlk Günü, yazarın ilk romanıdır.
İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi. Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti. 2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. Shakespeare ve Daniel Defoe’da Türk imgesi ve Osmanlılar hakkında uluslararası akademik dergilerde makaleleri bulunan yazar Amerika’da pekçok konferansta bildiriler de sundu. Varlık, Kitap-lık, ve Adam Öykü gibi dergilerde öyküleri, Vatan, Radikal ve Sabah gazetelerinde yazıları yayınladı, 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.
Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamıştır. Dünyanın İlk Günü, yazarın ilk romanıdır.
Yazar, 2010 yılında Washington'daki dünyaca ünlü, kütüphaneler
ve müzeler kompleksi olan Smithsonian Enstitüsü'ne "Batı'daki Türk ve İslam
algısı" adlı araştırmasıyla özel araştırmacı olarak kabul edildi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)